geldim, buradayım.. her milimini bildiğim odadayım.. yoldan geldim, yorgunum;
yoldan geldim durgunum;
yoldan geldim mahsunum..
bilmiyorum neden,
baba
bir çay koy da içelim..
camı açıyorum, içeriye dalı giriyor bizim ektiğimiz ağacın.. daha yeşilden geldim, yorgunum;
içerimde bir kıpırtısızlık
itsen düşmem
çeksen sünmem
seslensen görmem
baksan duymam
yoldan geldim durgunum;
dağıtmışım gitmeden en son odayı, gene ne arasam buluyorum, benim ki de kara düzen,
çay kesmedi baba
bir kadeh de bana versen..
balkona çıkalım mı? rüzgar eser,
kuraklık çökmüş buralara, kurudum
iki de buz atsan içim serinler,
yoldan geldim mahsunum;
babam
az konuşalım mı?
yansıtıyor alayı insanların
yansıtıyorlar her şeyi
artık üzerimde yığılmasın diyorum şehrin bu keşmekeşi
vakit tamam gideyim tekrar ben
zul oluyor gayrı bazı şeyler, bir de
yoldan geldim yorgunum; geldim ya baba ben o yüzden yorgunum;
anlamışsındır sen..
tekrar yola çıksam dinlence
ama rakıyla
da
yol gidilmez zannımca
o zaman
susalım az,
bir kadeh daha ver-
-sen..
dedim ya baba
geldim...
yor-
gunum..
8 yorum:
Bu çok çok içten olmuş.
İşte ben buna hayran kaldım.
teşekkür ederim, içten kelimesini özlemişim..
Bunu
bugüne
dek
okuduklarımdan
ayıran
şey;
sımsıcak, gerçek, içten, ve de böyle olması işte.
Anlatabildim mi cici?
Hep böyle yaz sen.
denerim de acaba babam mı bu içtenliği getiren?
ben bir uyandırıp sorayım:)
teşekkür ederim sittirella..
telefon çaldı diye sinirlenip dinlemeyi bıraktığın seğmenler şarkıları gibi yazmışsın,
cansever in suçu yok, kurbağalar nerden bilsin rakıyı çok sevdiğimizi.
kimse hesabını tutmuyor, hala kağıt katlayıp defterine iliştiren kaldı mı derken bir şeyler dökülüyor çıkınından.
uyandır babanı, gözüne gözüne sok yazdıklarını çünkü yol, sen, gelmek, özlemek, bükülmek, gitmek, rakı, çay ve mutlaka çay tabakları...
babanı uyandır ya da bizim parka gel camıma bir taş at, ben yoksam nuri yle içersiniz.
telefon çaldı diye dinlemekten vazgeçtiğim şarkı değildi, kendimi duymaya başladım dedim vardır bir bildiği..
zaten kurbağalarda bizimle içti,suçlusu olmaz değil mi rakının?
masalar ne kadar güzeldi..
o defteri hiç sevmiyorum..
bazı defterler hiç sevilmez, yazılaır ama boyuna.
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen nurun!
bu ne biçim öğrenci selçuk!?
Yorum Gönder