yazık


Çünkü kırılıp dökülen aynanın sırrından sızan nazarda saklıyoruz her şeyi
Bir el değimişlik ki kendi içerisi karman çorman
O kadar dudak ne kadarını öpmez ki senin
Kalan yerlerle yetinebilmek için
İşlenebilir olman lazım eşittir-in ardından
Yıkılan duvarın yanı başında ki apartmandan hatırlamalısın en çok
Nasıl da kendini sevdiğini
Hatta yalnız kendini sevdiğini
Sadece kendini sevebildiğini

İlk otostop çekenler son varanlardır aslında

Şehrin içerisinde kendinden yamalı bir meydan
Meydanın ortasında kendini çağırıp duran bir deli
Delinin ellerinde bahçelerden aşırılmış elmalar
Elmanın yüzeyinden dudakların gibi kırmızı bir kabuk
Kabuğun içerisinde yazıdan saklanmış duygular
Duyguların arasında bir başlayıp bir biten o aynı melodi
Elma kabuğu dudaklarından yayılan belli belirsiz bir ıslık
Sakladığımız tüm nazarları o ıslığa ulaşabilmek için çatlatıyoruz
Çatlatıyoruz maviboyalıtaşınüzerindekisarıbeyazgözbebeğini
Gözlerimizi mavinin içerisinde süzüyoruz
Deniz de miyiz yoksa?
Burası o deniz mi? O ikimizin de çok iyi bildiği deniz mi? Hani kıyısında senin oturduğun, adının oturduğu deniz mi?
Ve aslında yerden yönden her yerden her yönden sana esse de bu rüzgar;
sen estiği hiç bir yerin içinde değilsin ki..

Hiç yorum yok: