-1-

vestiyerde unuttuğun maskelerinden birini
kaleydeskop karşılığında eskiciye verdim.

kadınlar şiir yazmamalı - II

DREAM

i saw you in my dream
you were howling in a cave which's rusty-green
you sensed me
but never looked me in the eye
exclaimed to you countless time
made me feel i'm commiting a crime
so i grave these words to the walls of your cave
which can make you a little scrape;
"thou already know where-to wander your road
after giving a cheerful toast
quit acting and begin to be
and exit yourself from self-made-toughie... '08

kadınlar şiir yazmamalı - I

SİHİR-i-BAZ

turnusol kağıdında
mosmor parlayan;
dün var olanı
bugün yok yapan;
bir sihir-i-baz'sın sen!
kendini nötrlemek için
cömertçe saçtığın
asit dokunuşların
altında inleyen
kadın(lar)ı unutma sakın!

-diğim, -diğin

Her ne ise
Bilinmeyen
Bilinmiyorken
Hala
Bildiğim
Bilebildiğim bir
Sen ile
Şekillenen
Tek
Yegane
Dokunulmaz
Dokundurulmaz
Değişmez
Sabit
Heryerikaplayan
herşeyikaplayan
Kaplayan
Kaplanamayanları bile
Bir şey
Bir tek şey
Yani
olan işte
Olan..
İse
Bildiğin
Bildiğim
Ve
Bil diye
söylediğim...
hani sana fazla gelen, istemediğin..
sevdiğim.. seni sevdiğim...

n'oldu?

harfleri büyüttüm anlatabilmek için.. KOCAMAN KOCAMAN YAZDIM, BAĞIR ÇAĞIR SUSARKEN;
dünyamı küçülttüm her hareket ettiğimde en azından bir kez rastlayabilmek için sana..
küçük prensin gezegeninde de yaşamıyordum ya gene de minicik bir birim oluşturmuştum işte..
Hah, hiç de gocunmamıştım.

Amma velakin hiç biri yetmedi, hiç biri anlatamadı; neyin ne..kimin kim..bu düşüncelerin ne denli derin olduğunu..
adım da duygusal patlamalıya çıktı.. aman yaaaa, öyleyim evet ne oldu? Balataların mı yandı içten patlamalarımla;
desene bana bi yani şimdi ne oldu? Her gerçeği tokat gibi vurmaya bayılırdın sen, basiretin mi bağlandı,
değmez mi artık konuşmaya? Çirkin mi geldi kelimeler, yok yumuşacık sesim; tavrımı seveyim…

Ben buydum ki zaten… Neden bakıyorsun ilk kez görmüş gibi?

Marx* - Kant** el ele..

herkes, her şey değişiyor.. tüm o üzerimize takıverdiğimiz kalın,geçirgen olmayan; ince,geçirgen kabuklarla birlikte biçimlerimiz, baktığımız yönler, düşüncelerimiz, duygularımız değişiyor.. iki kabuk değiştirme arasında saf ve çıplak kaldığımızda kendimize, kendimizle, kendimiz olarak..
..tam da – ve ilginçtir ki gene - orada kaybediveriyoruz - peh sevimsiz kelime - bize ait olanı.. yani öz’ü..varsa tabii, vardıysa eğer bir yerlerde..
------- iki farklı kabuk, biri kalın,geçirgen olmayan; diğeri ince, geçirgen.. (bu iki kabuğun da farklı renkleri, farklı tatları, farklı öfkeleri, farklı görüntüleri, farklı ışık kırma özellikleri var ) iki kabuk ki değişebilen bir anda – ışık hızından da hızlı – ama ikisi de sensin aslında.. dengedesin, korkma..

Emindeliklerinin arasında salınırken yaşamının an be an’ları, gerçek ile düşünce arasında ki ayrımın aslında çok da belirgin olmadığını anladığından özelsin. Sanrılar gördüğünü sansınlar, bırak.. Severim ben senin realist görünümlü duygularını..

*Hayatta değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. *Marx

**Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz.
Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir süjenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur. **Kant

kırağı




Kırağı, wikipedia tabiriyle; atmosferik sınır tabakadaki hava parselinin aktüel buhar basıncının, yüzeyin sıcaklığına ait buz üstünde doymuş buhar basıncından daha yüksek olması sonucu, havadaki su buharının soğuk yüzey ve/veya cisim üzerinde yoğunlaşarak katı faza geçmesidir.
Yani sen, havada ki su buharının soğuk yüzey ve veya cisim üzerinde yoğunlaşarak katı faza geçmesisin.. sen su buharısın, sen suyun kendisisin, sen buzun ince tabakalar halinde dünyaya dağılması demeksin.. ben senin üzerinde yoğunlaştığın yüzey ve veya cisimim: )

düşen düş

Düş düşer mi bu hayata?
Benim düşüm düşer olsun;

Etraf ışık ışık olsun..
Sonra yakalayalım birer ışık,
Oyun olsun..

Düşen düştü işte..



-oh olsun demek istedim yazıdan bağımsız-

bir yol hikayesi-1

insanlarla aramızda bir fark var melinda; biz yanılsamalarımızı gerçeklerimiz, gerçeklerimizi yanılsamalarımız yapıyoruz. Onlar ise; gerçeklerini yanılsatırken arkasına saklanacakları şeylerin içerisinde debelenip duruyorlar…

böyle başlamıştı galiba.. ya da nasıl başladığı önemli değil, böyle hatırlanıyor ya..

nrn'04

bilgA

“okuduğum yazılarla deneyimledim doğanın insana verdiklerini.. metropoller ruhları nasıl örseler bilmem ben..” nrn’06

gözlerini; kendi büyük, ruhu dar bir şehirde açan ve sadece geniş düzlükler üzerinde deliler gibi esmek isteyen/ rengi eladan bozma kahverengi
bakışları yer kürenin arka sokaklarını tarayan/ gerçek mi gerçek yalan mı yalan; yalandan mı bozumlu realiteler anlamaya hiç çalışmayan/ mantar
gibi su yüzüne çıkamayan; denizin dibinde vıcık-şeffaf bir denizanasının yakıcı bedenine tutunup yukarı çıkmayı bekleyen/ sesinden sessiz; kendi
içinde hallice; belki de en basitinden öylesine bir kız çocuğuyum ben..

hariboları herkesten az ya da herkesten çok sevmedim; renk seçer miydim onu bile hatırlamıyorum;
mabel sakızlarını hatırlıyorum - derisinin rengi benimkinden farklı olan o sakız kadınını; çok net!

Hiç bilmesem de özlemini duyduğum o kadar çok şey var ki içimde; bazen ben bile şaşırıyorum nedir bu kalabalığı kalbimin?/ ne zaman, nasıl, nasıl, nasıl..
öyle çok şaşırıyorum ki ; yüzüm de yumuşacık bir tebessüm oluşuveriyor; beni bilenler o tebessümü seviyorlar bende..
ben ise; kendimi, hayatı ve seçebildiklerimi sevdiğim kadar sevmeye çalışıyorum.. yüzüme dokunup yüzlerine dokunuyorum onların; bir an gülümsesinler diye..

Tüm bunların özünde, kelimelerden anlamam ben ama...
Deneyimsiz deneyimli; göz odacıklı kalpli; mabel kağıtları çantalarında birikmiş;
tebessümlerini bulaştırası olan biri için hayat bilgasız olamaz bunu bilirim..


* bilga: bir tek sen (kal) (kaldın) demektir..

love_sanity

worshiping to insanity
but to know that you'll never be
you'll never be..

and the sun flatters your face
and the wind in your hairs
and all 'r his hands
and to know that it's your lunacy
your lunacy..

words with praises to insanity
but to know that you'll never be
you'll never be..

being in love--
tumbling with bated breath
between the hours of a day,
everyday,
an insane fairy tale..
and to know that you 've already
you 've already..

juke box-1


hey jude was sitting with knights of cydonia
near the lemon tree beneath the wonderwall.
Thus la roca has been surrounded by concrete walls and
it's probably me who see beautiful days.
unnecessarly dirge conquers sparks of the man who claims to be mine
though porcelain of the south side repeatedly asked why does my heart feel so bad..
may there will be a hamak believe in us but absolutely i feel you when there is a piano has been drinking
which is normal 'cause we said goodbye to goldfish and hi to pirhana.
evil dildo was inside of every me and every you while pure morning was esseantially protege moi!
i asked o pamela to dance with me but the god is a dj and it didn't want to sail away with me..
here i go impossible again which is normal as Schizophrenia's weighted we down.. why are you so angry at me? you
know i'm no good and going to rehab at five o'clock every third wednesday of this century. biscuit is in the
glory box where strangers chasing for sour times.while your nylon smile was hanging on your face you've gone with
the sin but never forget karma police is looking for you allas go and ask for the paranoid android who can help
thee.. do not try to understand me or get yourself fooled by thinking you know me...