bilgA

“okuduğum yazılarla deneyimledim doğanın insana verdiklerini.. metropoller ruhları nasıl örseler bilmem ben..” nrn’06

gözlerini; kendi büyük, ruhu dar bir şehirde açan ve sadece geniş düzlükler üzerinde deliler gibi esmek isteyen/ rengi eladan bozma kahverengi
bakışları yer kürenin arka sokaklarını tarayan/ gerçek mi gerçek yalan mı yalan; yalandan mı bozumlu realiteler anlamaya hiç çalışmayan/ mantar
gibi su yüzüne çıkamayan; denizin dibinde vıcık-şeffaf bir denizanasının yakıcı bedenine tutunup yukarı çıkmayı bekleyen/ sesinden sessiz; kendi
içinde hallice; belki de en basitinden öylesine bir kız çocuğuyum ben..

hariboları herkesten az ya da herkesten çok sevmedim; renk seçer miydim onu bile hatırlamıyorum;
mabel sakızlarını hatırlıyorum - derisinin rengi benimkinden farklı olan o sakız kadınını; çok net!

Hiç bilmesem de özlemini duyduğum o kadar çok şey var ki içimde; bazen ben bile şaşırıyorum nedir bu kalabalığı kalbimin?/ ne zaman, nasıl, nasıl, nasıl..
öyle çok şaşırıyorum ki ; yüzüm de yumuşacık bir tebessüm oluşuveriyor; beni bilenler o tebessümü seviyorlar bende..
ben ise; kendimi, hayatı ve seçebildiklerimi sevdiğim kadar sevmeye çalışıyorum.. yüzüme dokunup yüzlerine dokunuyorum onların; bir an gülümsesinler diye..

Tüm bunların özünde, kelimelerden anlamam ben ama...
Deneyimsiz deneyimli; göz odacıklı kalpli; mabel kağıtları çantalarında birikmiş;
tebessümlerini bulaştırası olan biri için hayat bilgasız olamaz bunu bilirim..


* bilga: bir tek sen (kal) (kaldın) demektir..

Hiç yorum yok: