oturuyorum, hiç büyümemiş içimde, ne kadar oyun varsa-hilesiz- etrafa dağılmış.. en sıcak halinden sıyrılıyor hava; daha serin bir renk takıyor üzerine, rüzgar tanıdık ama çıkartamadığım bir şarkıyı fısıldıyor, tüm şehir beni sınırlarından çıkarıyor, tutunmaya çalışmak gereksiz artık.. gitmek geldi, biliyorum, içimde yine son zamanların kıpırtısızlığı, düşünceler kaplumbağa, gözlerim tavşan, yaşadıklarım ışık tuttukça bana donup kalıyorum her neredeysem.. sesimi ciklet yapıp çiğniyorum yine bir zamanlar olduğu gibi, sonra da çay tabağının kenarına çıkartıyorum üzerinde diş izlerim.. dişlerimin izlerinde gülümsememden bir parça kalmış, ellerimle silmeye çalışıyorum.. gözümün kenarına koyuyorum, giriversin diye retinamdan ittiriyorum.. içremde bir bölge boşluğunu sayıklatıyor kendine, kulaklarımı tıkasam sırtımda bir yer acıyor; gözlerimi kapatsam ağzımda ekşi bir anı beliriyor.. -kendime-duyargasızım.. sevdiğim herşeyde eksildim ben biraz ama yaseminler ve fesleğenler ve papatyalar ve gelinciklerin her birinin rengini hatırlayabiliyorum.. caddenin orta yerinden bir nehir geçiyor, suya bırakıyorum bakışlarımı, lehimliyor su, görünen ile görmek istediklerimi birbirine.. gitmişim zaten, kalmamışım burda anlıyorum..
karşı damda bir kedi olur olmaz bana bakıyor..

Hiç yorum yok: